YARATIMIN SPİRİTÜEL EVREN FİLMLERİ

tayy-i mekan, tayy-i zaman  Görmeye ve ulaşmaya çalıştığımız sonsuz karanlık ve yıldızlar ve galaksiler ve zaman üzerine kurgulanmış en iyi film zannımca. Christopher Nolan' ın sisteme dair  yaptığı filmler gün geçtikçe derinleşiyor ve kurgu olmaktan çıkıp gerçek olma olasılığı ( ya da gerçek ) çok yakın noktalara parmak basıyor. Filmin fizikçilerce çok eleştirilen yada çok beğenilen yanları var. Kara delikler, solucan geçişleri, zamanın farklı algılanışları, boyut kavramı iyi işlenmiş.  Popüler bilim sitesi evrim ağacında film çok güzel irdelenmiş. Okurken çok keyif alıyorsunuz ve filmde yakalayamadığınız bilimsel ve kurgusal pek çok şeyi tebessümle okuyorsunuz. Bilim, kuantum tasavvuftan farklı bir şey değil. Pek çok,  Kur'antum, Kur'an daki Kuantum gibi yayınlar var. Kur'an dilinde hologramdan ışınlanmaya, evrenin derinliklerinden, kuant zerrelerine her şey mevcut. Ne okuyup ne anladığımızla,  bilinç seviyemizde ki ayet açılışı ile  ilintil

kader ve kaza içiçe ve anlaşılması güç bir döngüdür kader ve kaza... yada şu:  kaderin yazılımıdır  ? yoksa sen mi kaderini yazarsın. kaderin hem yazılıdır, hem sen yazarsın! bir nevi özgür irade ilüzyonu, çekişmesi, içsel çatışma, mücadele ve zafer.. Aksiyonla harmanlanmış, melek ve Tanrı olguları serpilmiş bütünde çok da başarılı bir kurgu değil. Lakin kader ve dahi kaza iyi işlenmiş. İnsanlığın birbiriyle ve kendiyle yaşadığı yüzlerce yıllık sorgu. Kaderimi değiştirebilir miyim? David Norres genç, hırslı, idealist bir politikacı. Newyork' tan senato adayı. Halkın sevdiği,  temsilciler meclisinde görevli ve fakat geçmişin iziyle değişen kader, kesişen yollar yada raydan çıkan yazı, bir bardak kahve ile değişen kader yada oluşan kaza. Olmadığını sandıklarımızın, aslında olması olan olduğu ironisi.  yaşamak istediğin de kaderinde, yaşadığında ve dahi yaşamadığın, yaşayamadığını sandığında.  yazımız elimizde, bizde ve teslimde.. lakin mücadeleli teslimde... final c

                        ya kendini arar, aşkı bulursun                         ya aşkı arar kendine varırsın bu film için,  bu benim cümlem   filmin çıkış cümlesi ise  "aşkı arayan dervişin şair olma öyküsü" Yunus dingin, Yunus huzurlu, Yunus yalnız, Yunus derviş, Yunus ermiş.. filmde Yunus kadar, dingin,rahat,akıcı.. ben tarihi anlatan filmleri çok severim. okuduğunuz gibi olmaz filmi seyrettiniz mi, can bulur ya tarihsel kişilikler, bedenlenirler ya, sizin de zihninize nakşolur. filmin her repliği yunustan neredeyse, aşkın yolunda aşk'ta kaybolur Yunus.. Vahdeti vücutta kaybolur Yunus.. hiç olur Yunus.. ne ararsan aslında sen O'sun  Aşk için ölmeden önce ölmen gerekir  ne ararsan ara aradığın sensin AŞK BAZEN KOCA BİR EVREN BAZEN İĞNE DELİĞİNDEN KÜÇÜK KİMİ UMMANLARA SIĞMAZ  KİMİ İNCİR ÇEKİRDEĞİNDEN KÜÇÜK  Yunus sevgiyle AŞKI semaya, kalbindeki ışığı Anadoluya yaymış. Sözüyle Aşka yarenlik etmiş. Seyreylerken beyazperd

sadece bilinç "Eğer tam bir kuram keşfedersek, genel ilke olarak yalnıza birkaç bilimci tarafından değil, herkes tarafından zamanla anlaşılır olmalı. Böylece hepimiz, filozoflar, bilimciler ve sıradan insanlar, evrenin ve bizim niçin var olduğumuz sorusunun tartışmalarına katılabiliriz. Eğer bir yanıt bulabilirsek, bu insan aklının en büyük zafer olacak; çünkü o zaman Tanrı'nın neler düşündüğünü bileceğiz." Zamanın kısa tarihi -Stephan Hawking Tekliği ve teslimiyeti bilim harfleri ve seyriyle gözler önüne sürüyor film. Hiç şüphesiz ki Stephan Hawking; insanlığa sistemi anlama yolunda büyük kapılardan birini açan, bir sorgulayıcı. Sorgulama ve merak değil mi zaten bizi yola çıkaran. Bilim ve din binlerce yıldır karşı karşıya kalmış. Dinler gökteki Tanrı algısıyla, toplumları ödül ve ceza (sevap ve günah) sistemleri ile kontrol altına almışlar.  Oysa  bilim adamları, filozoflar;  hem doğuda hem batıda, gerek kiliseye gerekse islam din alimlerine, karşı dura

farkındalık yaşam denen yolculuk kendini tanımaya niyetlenmekle başlar,  farkındalık ve anlamakla devam eder, kendini, yaşadıklarını ve yaşatanları afetmekle sürer, teslimiyetle son bulur. kimimiz yolculuk için vesile arar, arayışa başlarız; kimimizin yolculuğu doğumumuzla başlamıştır da sonradan fark ederiz. Esra İnal; aldığı yolda, bilinmezlerle korkuyor, sarsılıyor; toplumla, kendisiyle, hem insan olarak hem kadın olarak, mücadele ediyor. Sonra da açtığı kapıları bize seyir ettiriyor. Nereye ve neden yol aldığını anlayınca da  akışa bırakıyor. Afediyor, hayır diyor, dik duruyor ve perdeler açılıyor.  Ömer Faruk Sorak, sisteme müthiş bir kapı açmış. Gören gözlere, anlayan dimağlara, çırılçıplak sermiş gerçekliği, üstelik muhteşem görsel efektler, hayal ve gerçeğin müthiş geçişleri ile anlatmış Esra İnal'ın gerçek hikayesini. Zaten ne yalan ki ? herşey gerçek, herşey yalan.  Herşey var hiçbirşey yok.  Uzun denmiş filme bence kıvamında. Son derece başarı

kainatın kaydı Bireylerin davranışlarının geçmişteki, günümüzdeki ve gelecekteki diğer bireylerin yaşamları üzerindeki etkileri üzerine bir betimleme. Kainatın tüm kaydı hepimizin genetik kayıtlarında mevcut. Derler ya atalar " 7 göbek öteden taşınır". Elbette taşınıyor, bizlerde yaşıyor, geleceğe biçim ve form değiştirerek aktarılıyor. Zaman algısını zorlayan güçlü bir senaryo. Ve bir o kadar başarılı Wachowski kardeşler yönetmenliği.  Filmde oyuncuların pek çok rolü oynamaları aslında bu zamanlar ve bireyler arası aktarıma vurgu yapmak istenmişcesine başarıyla uygulanmış. Kimi kadın, kimi erkek, kimi yaşlı, kimi genç olan bu karakterler müthiş bir makyaj çalışmasını da sergiliyor. Filmi dikkatli seyretmek lazım. İç içe geçen ve müthiş geçişlerle derlenmiş 6 farklı mekan, zaman hikayesi. Hikayeler 1849 ila 2321 yılları arasına serpilmiş. Ve bu dünyasal zamanda değişenin insandan ziyade madde algısı olduğunu görüyorsunuz. Öyle ki ikinci seyredişiniz de daha fazla

   NEDEN EVREN'E DAİR FİLMLER  İçinde yaşadığımız sonsuz evren, insanın anlamak için yüzdüğü uçsuz bir deniz.  Var olduğumuz sistem, holografik yaşam biçimi;  kuantum fiziği ile daha anlaşılır, bilinir hale gelme, yolunda. Zaman - mekan algısı, boyut kavramı, varlık, teklik, yokluk, hiçlik öğretileri ve bilgileri birleşmeye başladıkça, aslında hepimizin birbirinden ayrılamayan bir kuant parçacığı okyanusunun taneleri olduğumuzu ve kaderin sadece benliğimizde yaşandığını  ayrımsıyoruz. Her an bir sonraki anımızı yaratan bir sistemin parçalarıyız. Ve BİR'iz. Kuantum fiziği buna "sonsuz ve tek kuant okyanusu" derken tasavvuf  "vahdeti vücud" diyor. Hepsi aynı noktada tek aslında.  Sistemi farklı yollarla, gerek görsel efektlerle, gerek repliklerle anlatmaya çalışan fimleri büyük zevkle seyrediyor ve derliyorum. Bilim kurgu filmleri eskiden bana çok uzak bir dal iken şimdi avcısı oldum. Çünkü hepsi insan beyninin sınırsızlığını ifade eden