ANDOVER
klonlama
Bazen filmin komikliğine, akışına, absürdlüğüne o kadar kapılıp keyifle bir kaç saat geçirirsiniz ki derinliğini hemen yakalayamayabilirsiniz. Çok eğlenceli bir film Andover.
Film tüm mantık komikliklerine rağmen sorgulatıyor sorgulatıyor ve sorgulatıyor.
Ölüm, insan hayatının en zor kabullendiği gerçeklik. Genetik profesörü Adam' da henüz yeni evlendiği karısının ölümünü kabullenemez. Mesleği gereği klonlama üzerine çalıştığından da eşini kopyalayarak acısına çare bulmaya çalışır.
Defalarca, defalarca ve defalarca klonlamak zorunda kalır. Çünkü hiç bir kopya aşık olduğu kadının tıpatıp aynı olamamaktadır. Olay sadece genetik kopyalama ve genetik üzerinden üretim değildir.
Önce yaşamsal etkenler, çevre koşulları ve alışkanlıklar üzerinde yoğunlaşır Adam. Eşinin tüm geçmiş yaşamını tıpatıp gerçekleştirse de hatta son çare olarak bebek iken öz anne babasına verip yetiştirtse de ne bu sayısız kadınlara aşık olabilir ne de onlar Adam'a.
İşte o noktada durursunuz. Nedir insanı biricik yapan. Gen haritamız, atalarımdan aldıklarımız, kollektif ve kozmik bilinçten aktarılanlar, büyüme şeklimiz, alışkanlıklarmız hatta bilinç altımız. Hepsi etkense de asıl mesele bu bedenlerde benzer faktörlerle can bulan ruhumuz mudur biricik olan.
Yoksa akıp gittiğinin sandığımız zaman içinde ( adam 4 yıl uğraşıyor eşini bulabilmek için ) mikro an dokunuşlarnıdır bizi biz yapan.
İnsanın Tanrıya öykünmesi bitmek bilmez bir arzuya dönüşüyor günümüzde. 3D yazıcılarla yada genetik bilimiyle organ yapma fikri çok akılcı ve etik gözükse de insan kopyalamak nerede başlar? Ruh rahimde vücut bulur der dini terminoloji. Yaradan nefesinden üfler. Ya rahim dışı gelişen insanın algoritması?
Filmin bir başka dokunuşu ise hayatı akışına bırakmak gerekliliği. Olanı ve geleni olduğu gibi kabul etmedikçe sadece kayıplara odaklanır ve gözümüzün önündeki güzellikleri, umutları ve dahası geleceği görmez oluruz.
Saplanıp kaldığımız karanlıkta ışığa dahi kör oluruz.
yönetmen / scott perlman
yapım yılı / 2018
Yorumlar
Yorum Gönder