CONTAGİON / SALGIN
" covid - 19 "
Çin'den yayılan yarasa/domuz kaynaklı tanımlanamayan bir virüs, temas ve hava yolu ile hızla dünyaya yayılır. On milyonların öldüğü salgın tüm dünyayı kilitler. Endişe korkuyu, korku paniği tetikler. Şehir karantinaları yokluğu, yokluk ise bencillikle saldırganlığı patlatır. Yağma, şiddet, açlık, çaresizlik süregelir. Ve 5,6 ay içinde dünyanın pek çok noktasında aşı denemeleri sonuç vermeye başlar. Aşı bulunup, uygulanır.
Çok tanıdık değil mi? Hayatın izdüşümüdür deriz filmlere. İronik olan ise bu kez olacağın bire bir aynı biçimde bize yıllar önce film olarak sunulması.
Kozmik yada varoluş bilincinde; semavi ilim de, kuantum bilimi de her şeyin zaten olup bittiği savında. Bir illüzyonun içindeyiz. Sonsuz olasılıklı bu tekamül yolunda düşündüğümüzü mü hayata geçiriyoruz yoksa zaten olmuş bitmiş olana mı şahitlik ediyoruz.
Konunun her noktasına eşit focuslanan, ajitasyon yapmayan, derli toplu anlatımı, güçlü oyuncu kadrosu ile göz dolduran ve evet seyrettiğinizde hayrete düşeceğiniz belki de çekilmiş en gerçekçi salgın virüs filmi.
2019 Aralığın son günleri başlayan benzer sürecimizin belgeseli gibi bir anlatı. Olanı ve olacakları gayet sade ve tarafsız biçimde insana odaklanarak anlatmış yönetmen. Tüm zaaflıkları, hırçınlıkları, acziyeti yanında fedakarlıkları, vazgeçmeyişleri, azimlerini de her iki tarafı da dengede tutarak yansıtmış. Ne toplumsal çöküşü çok vermiş ne de bilim insanlarının çalışmalarını. Ne bilimsel, ne psikolojik, ne sosyolojik ağırlığı olmaksızın, süreçte olan bitenin balansını çok iyi harmanlamış. Bir nevi durum, belge anlatısı.
yönetmen / steven soderbergh
yapım yılı / 2011
yazanın notu: her ne kadar bu bloğun teması ile örtüşmese de filmden gayrı virüsle ve içinde olduğumuz hal ile ilgili, bu vesile ile birkaç kelam etmek istiyorum.
İnsan öleceğini bilerek yaşayan tek canlıdır evrende ( üst bilinç düzeyinde elbette. yoksa her organizmanın entropiye tabi olduğunu içsel bildiğini hissediyorum ben. )
Öleceğini bilmesine rağmen genetik kodunda bulunan, nesli sürdürme ilkel benliği, insanın kontrolü dışında insanın, hayata tutunuşunu ve varoluşunu canlı tutar. Ancak tüm tarihte zaman zaman gördüğümüz ölümsüzlük arayışı; nefsin doyumsuzluğu ve uzun yaşama talebi , günümüzde imparatorlardan, yöneticilerden, sultanlardan kitlelere yansıyan bir sınırsız arzuya dönüşmüş durumda. Durum bu olunca da küresel bir salgında seyrettiklerim kendi süzgeçimde ve hissimde kendi temennilerimdir.
Virüsün çıkışı ile dünyayı saran korku halinin ilk dışa vurumu ölüm korkusu ile geldi. İnsanlık ölmekten ve malını kaybetmekten duyduğu nefsani zaafı kustu. Ardından gelen hızlı yayılım insanın farksızlığını farketmesine, sebepdi aslında. Fark edene elbette. Virüs için kadın, erkek, genç, yaşlı, hindu, yahudi, siyah, beyaz, sarı, katil, rahip, büyükelçi, işçi vs. fark etmiyordu. Farksızlığımızı yüzümüze vurmak istercesine tüm dünyada tüm insanlıkta yaşıyordu. Tıpkı insan gibi aslında. Bu tanımlanamayan virüs bize "hepiniz birsiniz ve farkınız yok" diyordu aslen. "sen statünle, sana yaftalanan dininle, doğduğun ülkeyle, cinsinle, ırkınla farklı değilsin" diye bağırıyordu aslında. Yaradanın konuşma dili böyle aslen.
Karantinalarla başka bir dalga yayıldı bu kez. İnsanın ölüm korkusu yerini açlık korkusuna bıraktı. Her ne kadar ikisi birbiri ile ilintili de olsa aç kalma/hayatta kalma güdüsü ile bir olup insanı stokladıkları ile beraber eve kapanır kıldı. Umarım filmdeki gibi bir yokluğa düşmez dünya düştüğünde olabileceklere ise pek şaşacağımı sanmıyorum.
Ayrıca bu karantina dünyası, günümüz insanlığının programlama, organize etme, planlama dolayısıyla zamana ve olaylara hükmedebilme egosunu şamarladı. Her şeyi kontrolü altında zan eden insan egosu yaptığı tüm organizasyonları( global yada bireysel) , programları, seyahati, dahası eğitimi ve sınavları dahi erteleme durumda kaldı. Üstelik de süresiz. Tam bir sürpriz çok büyük kitleler için. Kendini her şeyin üzerinde ve tahakkümünde sanan insana Yaradanın bir başka sesleniş biçimi. "Sen kimsin ey insanoğlu neyi kontrol ettiğini neyin senin elinde olduğunu sanıyorsun" deme şekli.
Tüm insanlık için teslim anı.
Akışa teslim zamanı. Ve dahası iman etme.
O'nun düzenine ve varlığına ve mükemmel sistemine teslim olma, O'nu bilme fırsatını yakalama anı.
Haddimizi bilme zamanı.
İnsan olmak için bedenden ibaret olmadığımızı, iyilikle, hayırla, sevgiyle, paylaşarak tüm insanlığa elimizden geldiği oranda değme vakti. Kayıtsız kalmadan, benlikten sıyrılıp bir bütünün parçası olduğumuz idraki ile nefes alma anı.
Ve dünya. Zerre külün aynası ya. Sigarayı bırakan insanın ciğerleri nasıl temizleniyorsa, ağır sanayinin zorunlu durduğu Çin de ve İtalya da temizlenen hava inanılmaz boyutta.
Dahası din adı altında yapılan din adı savaşlarına dahi projektör tutuyor olan biten. Her üç dinin kutsal mekanları insandan arındı. Başta özellikle Kabe'nin boşaltılmasına sıkılmıştım ama şimdi hissediyorum ki bu da büyük bir temizleniş. O mekanların, o enerji noktalarının yenilenmesi ve daha güçlenmesi için sebep belki de.
Kısaca covid 19 benim bakış açımdan büyük bir şifa, harika bir öğreti. Vesile ile insanlık umarım biraz çeki düzen verir kendine. Her anlamda.
Yargılarından arındığı, ırkçılığı her biçimde sonlandırdığı,
hem acziyetini hem muktedirliğini fark ettiği,
planlı ama teslimde,
korkmadan ama bilinçli kontrolde,
arsızlığı terk ettiği, paylaşmayı öğrendiği, sevgiyle bakabildiği ve yüreğini her yerde her an hissedebildiği bir dünya olsun inşaallah.
İnsanlığa bir armağan covid 19. Nereden ve ne yürekle baktığınıza bağlı elbet. Daha ne desin :) nasıl konuşsun bizimle :)
Yorumlar
Yorum Gönder