Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

GÜLÇEHRE

Resim
  " hayal " Sinema. Hayal dünyamız. Uçsuz, sonsuz diyarlar perdesi. İfade edebilmek bile yüzlerce duygu barındırıyor. İnsanoğlunun bu çağdaki en etkili sanatı. Hareketli belge niteliği bu çağın icadı. Durağan sanatın, mimarinin, resmin heykelin, edebiyatın, tiyatronun birleştiği, gezgin olduğu tüm dünyanın sunumunda sinema. Bir bilet hatta bir tv kumandası yakınımızda sinema. Uydurulmuş islama mahkum edilenlere ise men edilmiş hayal perdesi.  Şükür ederek, hüzünlenerek, üzülerek ve yine ülkenize imkanlarınıza şükrederek seyrediyorsunuz bu nefis İran filmini.  Acı bir gerçeğin sinema uyarlaması. 1996 Sovyet rejiminden sıyrılan Afganistan Taliban felaketiyle tanışır. Eşref Han sinemaya tutkulu hümanist, beyefendi, saygın bir insandır. Savaş sonrası yıkılan yok olan sinemayı ayağa kaldırma çabası maalesef Afgan sinema arşivinin yok olmasına kadar gider.  Hiç bir afgan filmi bize taliban'ın yarattığı acıyı insanlık dışı muameleleri tam anlamıyla anlatamaz. Kanırtmadan ol...

100 METROS / 100 METRE

Resim
  " azim " İnsan beyni alt sürüngen bilinçte sadece hayatta kalmaya programlıdır. Beslenme, barınma ve üreme sürdürülebilirliğin üç temel prensibidir. Bu temeller tüm insanlarda ortak çalışırken  İnanç, azim, arzu, hırs, mücadele gibi hayatta yer edinmeye sebep olgular ise kişiye göre değişkenlik gösteren duygu durumları.  Hayatta kalma, günümüz konfor modern dünyasında çok da uğraşılmadan sağlanıyor. Oysa hayatta yer edinebilme, tutunabilme öz disiplin ve duygu kontrolleri ile şekilleniyor.  Yaşanan maddi manevi  olumsuzluklarda kendi kabuğumuza çekilme, isyan etme, kaçma, vazgeçme işin kolay yanı. Ancak nefes aldığımız müddetçe bize hediye edilen bu eşsiz hayatı yaşanabilir ve hak ettiğimiz ölçüde kaliteli kılmak sadece bizim elimizde. Bırakın Multipl Skleroz gibi tedavisi daha olmayan sonu karanlık bir hastalığı, basit sıkıntılarda bile insanlık pes etmeye eğilimli yaşıyor. Gerçek bir MS hastasının film uyarlaması adını aslında çaresizlik duygusundaki bir ba...

The DreamSeller / Rüya Satıcısı

Resim
  " vazgeçme " Hayat yormuşdur. Belki yanlış kararlar almış hırslarını sevgiye değişmişsindir. Hatta kararlarını uygulama telaşında ne eğri ne doğru sorgulamamış ama sonra o kararların altında ezilmişsindir. Önceliğin işindir.  Önceliğin başarı, kariyer, para, güçtür. Ve bu dişlilerin içinde dövünürken sevgiyi ıskalarsın. Hayatı ıskalarsın. Gerçeklik yitirilmiştir özünde.  Nelerden vazgeçtiğini ancak sevdiklerini kaybettiğinde anlar insan. İhtiyaçların gereklilikten çok amaca döndüğü materyalist dünya her şeye kapar insanın gözünü. De ki fark ettin ve çarktan çıkamayacağına olan inancınla hayattan vazgeçtin. Bıraktın. Mücadele etmeden kolayı seçme peşine düştün. Ölmeyi tercih etmek istedin. Hayatını katlettiğin yetmedi bir de katil olasın tuttu. Güzel olan o kıyıdan dönüp döktüğün taşları toplamakta, elini bıraktıklarının elini tutmakta, gönlüne girmekte. Hayatı yaşamaya değer kılmakta rüya.  İzlerken size biraz Mandıra Filozofunu anımsatsa da her sahnesi ayrı bir ek...

Taste of Cherry / Kirazın Tadı

Resim
"  yaşama yatmak  "  İran sineması duru, naif ve doğal anlatımıyla hem ilginç hem çok insani. Kirazın Tadı, 1997 Cannes Film Festivali Altın Palmiye ödüllü bir film.  Filmin çoğunluğu hayatından vazgeçmiş Bedii'nin mezarını kapatacak birini aradığı arabasında geçiyor. Araba ve rutine bindirdiği  dönemeçli kurak yollar, hayatına ve sıkışmışlığına sembol. Mezarını kazmış ve intihar edeceği zamanı planlamıştır ve tek istediği mezarını para karşılığı toprakla kapatacak birini bulmaktır. Yollar boyu pek çok insanı seyreder, tartar. Anlaşmaya meyilli 3 ayrı kişiyi alır arabasına. Farsi bir imam. Kürt bir askeriye öğrencisi. Ve son olarak taksidermi ustası bir Azeritürkü.  İlk ve son sorgulayışını imamla olan sohbetinden dinleriz. Bedii film boyu neden ölmek istediğini, şartlarını, ailesini başına geleni vs. hiç anlatmaz. İmamla olan sohbetinde mutsuz olduğunu ve mutsuz olduğu için mutsuz ettiğini bunun da intihar etmekten daha büyük günah olduğunu ifade eder. İnt...

O2 OKSİJEN

Resim
" doğmadan doğmak, yaşamak, ölmek"  Katman katman açılabilecek ve pek çok film türünü kapsayan değişik bir yapım oksijen. Gerilim, psikolojik dram, bilim kurgu ve belki de aksiyon olarak nitelendirilebilir. Hangi göz ile bakarsanız o açıdan seyredebilirsiniz. Bu blog ise varoluşsal açıdan filmi seyreylediği için eleştirilen yüzeysel olguların ötesinde filmi çok beğendi  :)   ciddi bir bilgi vermek gerekir klostrofobisi olanların seyredemeyeceği yada çok zorlanacağı bir yapım. her ne kadar yönetmen araya ve bana göre dozunda Liz'e dair geri dönüşlerle mekanı seyirci için değiştirse de film boyu bir kapsülde olduğunuzu biliyorsunuz. Liz hafızasını yitirmiş bir biçimde kriyojenik bir kapsülde uyanır. Film boyu kim olduğunu öğrenmeye çalıştığı ve bu sıkışık mekandan ölmeden kurtulmayı  ümid ederek çırpındığı akış,  farklı biçimde nihayetlenir. Kısaca özeti bu olan film muazzam bir varoluş anlatımı bana göre.  İnsanın insan olmadığını bilerek doğması misa...