KULÜP
" sahip çıkmak "
Konunun iddialı, masalsı ama gerçek işlenişi, başka ve başarılı senaryo, şapka çıkarılan oyunculuklar, müzikler, objektif bakış ile 1955 olayları. Hepsini bir kenara özenle koyuyorum. Kulüp'ün son bölümünde tek bir şey vardı yüreğimde. Tüm dizinin ana teması anlatımı, mıh gibi çakıldı içime. Tüm düğümler çözülürken dizide dizlerimin bağı da çözüldü. Sahip çıkmak!
Hepimizin hayatının merkezi belki sahip çıkmak. Kulüp deki her karakterin kaderi sahip çıktıkları yada çıkmadıkları ile şekilleniyor. Dönüp kendi hayatınızı, tercihlerinizi, kararlarınızı sorguluyorsunuz. Tüm karakterler sahip çıktıklarının zaferini, çıkmadıklarının hezimetini yaşarken varoluşumuzda sahip çıkmanın ne denli özel bir mihenk taşı olduğunu fark ediyoruz.
Geçmişini, aileni, sana doğumunla biçilen dinini, kimliğini, yaşamın getirdiklerini sahiplendiğinde ne olursa olsun geçmişinden utanmadığın verdiklerini her haliyle yaşadığında var olabiliyorsun. Yok saydığında ise vazgeçtiklerin sadece annen olmuyor tüm benliğinden vazgeçebiliyorsun Orhan gibi. Kaybediyorsun. Kayboluyorsun.
Tutkunu yaşadığını sanıp gerçekten yaratıcılığına sahip çıktığında üretebiliyorsun. İçindeki ateşi örtmeden ışıldattığında, ışığını her mekanda ve zamanda parlattığında, ne olursa olsun içindeki üretme farklılığını göstermekten vazgeçmediğinde var olabiliyorsan. Kaçak dövüşsen de, toplumsal, zamansal, politik, ailesel baskılara yenik düşüp saklansan da içindeki volkanı seni yakmadan dışarı vurabiliyorsan, tutkuna sahip çıkabiliyorsan varsın dünyada Selim gibi. Görünen oluyorsun.
Babanın yaşattıklarına duyduğun öfkeyle barışamıyorsan, küskünlüğü kendi hayatına taşıyıp geçmişe sırtını dönüyorsan, örtersin sadece. Gülerek, eğlenerek, hayatı, sevgiyi hafife alarak örtersin sadece. Şatafatlı sahte örtüne o kadar sahip çıkarsın ki asıl sahip çıkman gereken aşkı ıskalarsın. Yüreğindeki perde öyle kalındır ki ne açmaya yeltenirsin ne girecek ışığa izin verirsin. Ne Çarpan aşk dolu ışığın elinden tutup perdeyi açmasına izin verirsin ne de saklandığın yere dönebilirsin. Aşkına sahip çıkmadığında hayatına da sahip çıkamazsın İsmet gibi. Yok olursun.
Bazen bile isteye olmadığın birine bürünür o kimliğe sahip çıkarsın. Belki alçakçadır. İki yüzlüdür. Acımasız ve çıkara dayalıdır. Altında farklı öfkeler farklı varolma savaşları yatar. Görülmek istersin bu yeni benlikle. Kabul edilmek. Bunu yaparken can yakarsın. Can alırsın. Korkar ama korku salarsın. İçinde yatan vicdanı, ezilmişliğin acısıyla yok sayarsın. Vicdanını örtecek kadar yoğundur görülme, bilinme sevdası, hırsı. Öyle tutunursun ki sen olmayan sana çamura batarsın yavaş yavaş. Çamura battıkça çirkinleşirsin. Sonra, tüm hayatına delicesine sahip çıkan biri dikilir karşına ve senin çamura bulanmış o elmas yüreğini tutar çıkarır. Derininde sancılarında yok saymaya çalıştığın aşkına hep sahip çıkmışsındır kendince, kendi yolunla. Sımsıkı sarıldığın sen olmayan sana sahip çıktığın anları terk eder ve özüne sahip çıkarsın birden bir ışıkla. Çelebi gibi bakışların yüreğinin ışığı ile aydınlanır. Yeni bir yola girer Aziz olursun. Kazanırsın.
Daha doğumla ölmüşlerden olmak dünyanın en zor hali olsa gerek. Doğuştan kayıp doğuştan yenik. hem öksüz hem yetim. Tutunacağın sadece içindeki büyümeyen çocuk. Sahip çıkacağın hiç bir şey yoktur. Ne de sana sahip çıkan. Öyle bir araftır ki hem mülkiyetsiz, hem aidiyetsiz, hem kimsesiz. Boşluğun akışkanlığı savurur, sürükler. Hayatta sahip olmanın da sahip çıkmanın yada çıkılmanın da önemi yoktur. Özgürlük sanılır bu boşluk.Sonra dört bir yandan farklı sahiplikler çıkagelir istemeden. Sen istemesen de düzenin işleyişinde hayata tutan en sıkı bağlardan biri de sahip çıkılmak oysa. Bunu tanımadan bilmeden büyüdüğünde eksikliğini ancak seni sevenler çıktığında fark edersin. Bir bakmışsın en redettiğin olgu aslında en ihtiyacın olanmış. Sahip çıkılmak ister yürek, beden. Birileri tutsun bağrına bassın seni istesin vazgeçmesin istersin. Ve an gelir seçim yapmak zorunda kaldığında seni koşulsuz seven ve senden asla vazgeçmeyene dönersin yüzünü. Raşel gibi gerçek sevginin sahiplenişine sarılırsın. Doğuma ve doğurduğuna sımsıkı sahip çıkarsın. Yeniden doğar ve doğurursun.
Ve hayatlarımızda hepimizin feneri dimdik insanlar olur. Duruşundan asla taviz vermeyen. Erdeminden, işinden, sevgisinden. Yapayalnız ama her değere, her insana, her yüreğe sımsıkı sahip çıkan. Sahip çıkılanların önce fark etmediği, fark ettiklerinde ise akıp gittikleri insanlar. Onlarca hatana sahip çıkmak ve bedelini yaşamak kolay değildir. Ölen ailene, öldürdüğün aşkına, kaybettiğin dünyevi zenginliğine, yaşam şansına, kalbine gömdüğün evladına sessizce ama o kadar büyük sahip çıkarsın ki tüm bu kayıplar dahi yıkamaz. Dışın gibi içinde dimdik kabuldedir ayaktadır. Asla çizgisini bozmadan, doğrularından taviz vermeden, yaşamın getirdiğine yüksünmeden yeniden ve yeniden düşsen de kalkarak yürürsün o çakıllı yolu. Bir an vazgeçmeden. Gün gelir kollarının arasına tüm o sahipsizleri toplar ve hayata kendine sahip çıkmanın mükafatı ile huzurla yürüsün. Tüm o acı, bedel dolu yolu, boşa yürümediğini görürsün. Vermeyi bilir almayı öğrenirsin. Matilda gibi. Dosdoğru yolda çelik gibi sahip çıkarsın Özüne.
Sahip çıktığın kadar varsın bu gezegende. Sevmenin yaşamanın sorumluluğunu aldığında. Kendine, yaşamına, sevdana, sevgine, dostuna, değerlerine, ocağına, yurduna, toprağına, atana, eşine, evladına, iyiliğe, güzelliğe, ahlaka, adalete, nimete, yaratıma sahip çıktıkça varsın.
Sahip çıkıldığınca huzurda..
yönetmen / Seren Yüce - Zeynep Günay Tan
yapım yılı / 2021
yazar notu : Dizileri hem seyredemiyorum vakitsizlikten hem de filmlerin alt mesajları süreleri içinde daha iyi gözlemlenebiliyor. Ancak 10 bölümde biten Kulüp hem film tadındaydı hem de finali ile sahip çıkmak olgusu benim içsel bakışıma ışık oldu. O yüzden bu gerçekten her yanıyla güzel olan dizi listeme girdi.
Yorumlar
Yorum Gönder