Her şey, Her Yerde, Aynı Anda / Everything Everywhere All At Once
sonsuz olasılıklar içindeki, sonsuz olasılıksızlıklar
her şey, her yerde, aynı anda ve çok hızlı.
Tıpkı şu zaman dilimindeki yaşam gibi. her şeye aynı anda yetişmeye çalışan ve yetişedebilen Evelyn'in hızı filmi de aynı hızda sürüklüyor 140 dk boyunca. Sahneler hızlı, kurgu hızlı, konu hızlı, düşünceler hızlı. Ama filmin sonunda koca salon mıh gibi çakılıp kalıyor birkaç dakika kıpırdayamıyor. Ve kimse bunu yadırgamıyor. Öyle bir afallatıyor insanı. Pandemi sonrası gittiğim ilk salon filminin sonunda ki toplu tepkimiz en az film kadar şaşırtıcıydı. Herkese vurduğu yer başkaydı belki ama dokunmadığı akıl, yürek yoktu.
Konu yüzeyde Evelyn ve ailesinin sisteme; düzene, anlayışızlıklara, kuşaklar ve bireyler arası çatışmalara olan isyanını merkeze alan bir kesit. İşlettikleri çamaşırhanenin mali, göçmenlik ve bürokrasi sıkıntıları, kızının kadın partneri vesilesiyle anne kız ilişkisi, babasıyla yüzleşme, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık karmaşası, eşi ile kopmuş aile hayatı arasında kaybolan Evelyn, çoğumuzun hayatını resmetmekte. Yönetmenler Dan Kwan, Daniel Scheinert bu basit gibi gözüken konuyu öyle bir anlatımla beyazperdeye döküyor ki şapka çıkarmamak mümkün değil. Hollywood sinemasından ne kadar sıkıldığınızı da fark ediyorsunuz. Değişik anlatımların çekiciliğine kapılıyorsunuz.
Pek çok anlayış sonsuz evrenleri deneyimleyen ve oralarda yaşadıkları ile andaki yaşamı arasında paralellik kuran bir başrolden bahsediyor. Ben biraz daha farklı bir yerden gördüm filmi. Daha az bilim kurgusal daha çok varlıksal ve kendini bilmek üzerinden.
Hepimiz varlık dünyasına belli bir yazılım programı ile geliyoruz. Bize biçilen yazılıma çamaşırcı tacir, kungfu dövüşçüsü, aşçı, aktris ve kayalıklarda taş olma programları yüklenmiş olsun. (rab boyutumuz) Bunların hepsini de gerçekleştirecek potansiyel mevcut. Hepsini yaşama olasılığımız var. Bu ana roller altında da sonsuz olasılıklı yeni olasılıklar. Hayatta attığımız her adım, verdiğimiz her karar, ağzımızdan çıkan her söz ve düşünce bizi o yol ayrımlarına ( paralel evrenlere) getiriyor. Eylemin yarattığı hareket ile ya aktris oluyoruz ya da başka bir ülkede çamaşırcı. Halbuki her ikisi hatta dahası da aslında biziz. Evelyn birden bunu fark ediyor ve yüzleşiyor. Ve seçebilme ihtimali olan o tüm yaşam formlarının temelinde aslında aynı içsel yolculuğu yaşayacağını görüyor. Yazılımındaki tüm programlar bir bir iç dünyasında görülmeye başlıyor. Ve tüm bu olasılıklı evrenlerde eşi Waymond daim hayatında. İlk olarak alfa evrende gözüküyor, bütüncül halimizin merkezi olan alfa yani başlangıç 0 noktası. 0 noktasından seslenen Waymonda tüm olasılıklı yaşamlarda hayatında. Keza kızı joy da her evrende( her seçip var olduğu evelyn de) karşısına kötü karakter olarak çıkıyor ki aslında yenmesi gereken kendi içindeki kötücül tarafı. Kendinden doğan kızı, kendi yargılayıcı yüzüyle karşısında savaştığı bir figür olarak duruyor. Tüm olasılıklı yaşamlarda hem kendiyle hem kendi içindeki kızıyla biteviye biraz da kanlı savaşıyor Evelyn. İyiliği var etme yaşatma mecburiyeti, kendi kötülüğünü yenmede. Kendinden çıkan, kendinden doğan kötülük hal kızıyla yansıyor aslında.
Hangi olasılığı seçersek seçelim varlık dünyasında, hangi yaşamı deneyimlersek deneyimleyelim aslında tüm yaşamlarımızda aynı kendimize varma yolculuğundayız. Ya o kişi olsaydım, ya şunu yapıp zengin ve konforlu yaşasaydım ya bu mesleği seçip daha huzurlu olsaydım mümkün olamıyor. Hepsi sadece görünür boyut. Mühim olan görünmeyen özbenliğimiz ile nerede ne yaşayıp öğrendiğimiz. Nerede ne olduğumuz fark etmeksizin, içsel dünyamızdaki duygusal özbenlik savaşlarımız, kendini bilme sevdamız, aynı.
Bir seçimimiz diğerinden iyi yada kötü değil. İster aşçı olalım, ister dövüşçü yine aynı tip insana aşık olabilme, yine aynı çelişkili duyguları yaşama, yine kendimizi aşma ve kendimizin karanlık yanı ile yüzleşme durumundayız. Hangi kimliği yaşarsak yaşayalım; gençlik yaşlılık, geleneksel modern, yerleşik göçmenlik, eğlenceli vasat hayat, dengeli yada dengesini bulamamış eşler, yaşamı sorgulama, umut ve neden arayışı, hatta düşman bildiğimizin hayatımıza çoşku ve dans katabileceği gerçekliği, değişmeyecek.
Ve donut metaforu ile gördüğümüz karadelik, doğum ve ölümümüz, bir kirpik kapayışı bir tek nefesin tesliminden ibaret olan hayatımızın çıkış noktası. Makrodan mikroya gözbebeğimizden karadeliğe. Zerreden küle. Geldiğimiz yeri tefekkür edersek gideceğimiz yol da daha eğlenceli ve tatlı olacaktır. :) kim bilir?
her şey, her yerde ve aynı anda olurken, özümüze varma yolculuğu ise sonsuz olasılıktan geçmekte.
yönetmen / Dan Kwan, Daniel Scheinert
yapım yılı / 2022
Yorumlar
Yorum Gönder