Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The SEA of TRESS / SONSUZLUK ORMANI

Resim
yolculuk... kendine  Ölüm yoluna çıkıp, içine yaptığı yolculuk ile yaşamı ve kendini sorgulayan bir adam kahramanımız. Ölmek değil, yaşamak istemeyenlerin, hayattan kaçanların buluşma noktası gibi Fuji dağındaki sonsuzluk ormanı. İntihar etmeye gelenleri barındıran ve ölmelerine izin verilen. İntihar etmeye gelip, intihar etmekten vazgeçen bir adama yardımıyla başlayan film aslında Arthur'un kendine yaptığa yolculuğa dönüşüyor. Her iki adamında yaşam, iş, aşk bakışları ile kendilerini yeniden  yaşama bağlı olarak buluşları, kayboldukları ormanda gerçekleşiyor.  En büyük düşmanımızda en yakın dostumuzda sadece kendimiziz. Kendi yarattığımız cehennemi yada cenneti yaşıyoruz ve bunun farkına vardığımızda ancak kendimizi tanımaya başlıyoruz.  Farkındalık yolculuğuna çıkmış isek bizi bize fark ettiren ayna kişilikler bizi bize yansıtıyor. Dışarıda sandığımız insanların içimizde açığa çıkan yanlarımız olduğunu ayırd eder isek yaşama gülümseyerek ve tevekkülle...

MAGNOLIA / MANOLYA

Resim
af etme, bağışlanma " Geçmişle işimizin bittiğini sanırız oysa ki geçmişin bizle işi hiç bitmez. " Şu anı yaşarken hem geçmiş olacak geçmişimizi, hem de geleceğimizi inşa ederiz. Ve hepimiz genetik kodların, kollektif bilincin tasarımı ile üst kuşakların da bilincinde olanları yada yaşadıklarını kendi yaşamlarımıza yansıtır ve yaşarız.  Aktarılan temel duygu, geçmişimizde yaptıklarımızdan doğan yoğun pişmanlık ve af edememe yoğunluğu. Filmin çatısını kuran duygu pişmanlık ve neticelerinde doğan hüzün, acı, yalnızlık, yoksunluk...  Ve hayatta tesadüf yoktur. Kesişmeleri, fiziksel yada duygusal çarpışmaları tesadüf sanırız. Oysa ki yaşamın döngüsünde hepsi olması gerektiği gibidir ve sadece olur. Kendi hayatlarımızda da çokça bu kesişmeleri yaşar tıpkı filmde olduğu gibi bu bağları göremediğimiz için olmadıklarını sanırız. Film ile önümüze konan bu evren işleyişi seyredilir hale gelince insanı tıpkı Manolya daki gibi hem sarsar hem şaşırtır.  Farklı yaşamları...

THE SHACK / BARAKA

Resim
gerçeklik özgürlüktür!   İnsanoğlu'nun en büyük çıkmazlarından, sorularından biridir. Madem bir Yaradan var ve sevgi dolu neden kötülüklerin olmasına izin verir.  Yaşadığımız tüm olaylarda, diğer insanları ve Tanrı'yı yargılarız. Haksızlık çemberine takılır kalır ve dahi yargıç oluruz. Olumsuzluklar, yanlışlar insanlardandır ve Yaradan bunlara müdahale etmeyip yaşanmasına göz yumar. İnsan acısıyla yoğrulur, öfkeyle beslenir ve isyanla hayatını sürdürür. Oysa Yaradan, Bir, salt sevgiden ibarettir. Müdahalesi, izni, reddi, onayı vs. yoktur. İnsanoğlu Sevgiyle bir olduğunda, sevginin kendisi olduğunda hiçbir kötülüğün de kalmadığını anlayacaktır ya zordur o eşiği geçmek. Kahramanımızın en küçük çocuğu bir cinayete kurban gider. Ölüm ve ayrılık insanın kabullenemediği en büyük iki acı ve travmadır. Sadece çocuğunuzun değil aile büyüklerinizin, arkadaş yada farklı insanların zamansız ve dış etkenli ölümleri veyahut terk edilmiş olmanız sizde Yaradan'ın sizi t...